Herkesin hayattan anladığı ufak da olsa bir şeyler olgusu vardır. İnsan anlayamadığı şeylerden korkacağı ve bilinmezlik içerisinde kaybolup gideceğini düşündüğü için hayatı boyunca kesintisiz olarak bir anlam arayışına girer. En azından maddeleşmiş, metalaşmış yahut Mcdonaldlaşmış insanlar haricinde ki entelekt fikrini benimsemiş,o içdürtü doğrultusunda hareket etmeye çalışan insanlar için bu böyle süregelmiştir. Hayatın birçok kertesinde birincil olarak yahut ikincil gözle gözlemlediğim olaylar doğrultusunda bu çıkarımda bulunma haddini ufak da olsa fikir beyan etme lüksiyatını kendimde görme cesaretini bulmuş,insanlığı gözlemlemek adına bu uğurda araştırmaya hayatını adamayı göze almış biri olarak yazma,okuma ihtiyacını gidermeye ihtiyacı olanlara kendimi adamayı planladım. Şöyle ki bize doğru veyahut yanlış gelen ama sürekli bir düşünüm düşünce noktasında paralellik çizen alt sınıf ordusu orta alt sınıf yığınları ile karşılaşmak belki de aidiyetlik hissiyatı adına o gruplarda bulunma hissini içinde taşımış insanlarız. Hepimiz illaki teolojik yahut logic(bilimsel) anlamda son kertede bir fikire sahibiz. Biliyoruz ki çevremizde yaşayan insanlarda bu şekilde hareket ediyor. Peki bu anlam arayışı yarışında/savaşında hangimiz bir diğerine anlamlı geliyor? Hangimiz ortaya bir fikir atıyor ve sonuna kadar o fikrin arkasında göğsümüzü gere gere durmaya yelteniyoruz? Bağnazlık,sığ düşüncelik veya onlara dair başka manipüle edici fikirlerden bahsetmiyorum. Burası tabi ki eleştiriye ve üzerine farkli düşünceye her zaman açık olacaktır. Lakin kafamda doğurtmaya çalıştığım düşünce o değil. Problem şu ki hemen herkes bir düzen istiyor. Çünkü o düzenin kendilerini hayatta kalmasına destek olucağını yada bu hususta en temel faktör olduğunu düşünüyor. Peki bu bağlamda yaklaştığımızda kaçımız düzensizlikte düzen gören, kaosu hayatının anlamı haline getirmiş insanlara farklılaşmayı, şeylerden ne anladığımızın uzlama ve zamana göre değiştiğini savunan insanların görüşlerine; "Yahu bu adam da amma zırvaladı,hiç akıl karı mı bu dedikleri.." demeden,onun düşüncesidir onun hayat anlayışı,onun farkındalığına ulaşma yoludur deyip hoşgörüyle yaklaşıyoruz?.... Hiçbirimiz.... En entellektüel geçinen ensesi kalın "aristokrat" sınıfına mensup insanlar bile(bunun bilincinde olanları tenzih ederim,zaten onlar ne demeye çalıştığımı anlamışlardır) rölativizm kavramından yoksun bir biçimde salt sabitlik fikriyle dümdüz karşı çıkmazlıktan kendini alamıyor.. Ne yazık ki biz Anglo-Sakson geleneğinin gündelik hayata indirgenmiş birer savunucularıyız. Bunu istemeyerek yapmış olsak bile,bu terimleri önceden hiç duymamış olsak bile hatta metropoli de yaşamıyor olsak bile... İnsanlar ne yazık ki bu hususta kan döküyor, ne saygı kaldı(ki olup olmadığı da bir tartışma konusudur) ne başka insana özgü bir değer. Herkes farklı bir ideolojinin peşinde ordan oraya amiyane tabiriyle sürükleniyor. Ama şunun farkında değiller,belki de farketmek menfi anlamda çıkarlarına ters düşüyor bilemiyorum.
...."Hiçbir ideoloji insan hayatından önemli değildir"... Lütfen biraz hakkaniyetli olup karşıt fikirlere de saygı gösterebilme insanlığını kendimizde bulalım.İnanın farklılık aslında en büyük zenginliktir,en yaratıcı olandır,insandan en beklenen olgudur ....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder